Her şey zıddı ile vardır.
Ben olmazsam sen olamazsın, siz olmazsanız biz olamayız.
Çirkin olmasa güzel olmaz, iyi olmazsa kötü olamaz.
Kaybetmek olmasa, kazanmanın ne anlamı olur?
Nefret olmasa, sevmeyi tanımlayamayız.
Sevinç olmasa üzüntüyü neye göre anlatırız?
Evet, her şeyin bir karşıtı vardır. Karanlık olmasa aydınlığı nasıl anlatırdık?
Aklımıza gelen her şeyin bir karşıtı, bir zıddı vardır. Ve her şey o karşıtı ile bir anlam kazanır.
Gecenin karşılığı gündüz, sabahın karşılığı akşam, yazın karşılığı kış, taşın karşılığı toprak, yakının karşılığı ırak, boş vermişliğin karşılığı merak…
Ben bu gün kaybetmek ve kazanmak üzerine durmak istiyorum. Evet, kazanmak ve kaybetmek, her insanın ve hatta her canlının karşılaştığı bir yaşam gerçeği. Ve peşinen söylemek gerekir ki her canlının en son tadacağı duygu kaybetme duygusudur.
İnsan yaşamı boyunca hep kazanmak ve asla kaybetmemek ister. Birilerinin kazanması, başka birilerinin kaybetmesi anlamına gelir. Kaybeden yoksa kazanan da yok demektir...Ve kaybeden de kazanan da insandır.
O nedenle kazandığımız zaman kendi adımıza sevindiğimiz kadar kaybedenlerin adına da üzülebiliyorsak insanız. Aynı zamanda kaybettiğimiz zaman kendi adımıza üzüldüğümüz kadar kazananlar adına da sevinebiliyorsak insanız.
Kaybetmek her zaman kötü olmadığı gibi kazanmak da her zaman iyi olmayabilir. Olanı olduğu gibi, kazanmayı da, kaybetmeyi de abartmadan kabullenmek, tadını çıkartmak gerekir. Evet, kazanmanın olduğu gibi kaybetmenin de bir tadı vardır. Bu tada varabildiğimiz oranda olgunuz, uygarız, çağdaşız.
Şunu unutmamalıyız ki ne kadar çok kazanırsak ve ne kadar çok sevinir mutlu olursak o kadarda kaybetmeye, mutsuz olmaya, huzursuz olmaya zorunluyuz. Evet, zorunluyuz! Düşünelim, pek fazla bir şey kazanamamış, önemli bir mevki ve makam sahibi de olamamış bir insanın üzülme olasılığı mı daha fazla, yoksa birçok mal mülk sahibi olmuş ya da önemli makam ve mevkilere gelmiş bir insanın mı? Ki, kimin neyi olursa olsun, kim hangi makama gelirse gelsin sonunda hep kaybetmek vardır. Kaybetmek doğanın hiç değiştirilemeyecek kanunlarından biri ve belki de en önemlisidir.
Öyle ise ne yapmalıyız?
Kazanmayı da kaybetmeyi de abartmadan ve paylaşarak yaşamalıyız.
Yaşam kaybetmekle sona erecekse hep kazanmayı kutsamanın bir anlamı yok gibi geliyor bana.
Ne dersiniz?
2