Ülkenin bunca ekonomik sorunu varken başörtüsü konusunu gündeme getirmenin gereksiz olduğunu düşünebiliriz. Ancak, şunu unutmayalım ki, bu sorunları çözmek iddiasında olanların, yani muhalefetin öncelikle iktidar olması, olabilmesi gerekir.
Altılı masa diye bilinen muhalefet gurubunun amiral gemisi, Cumhuriyet Halk Partisinin lideri Kemal Kılıçtaroğlu, bu çıkışı ile iktidarın elindeki ikinci kozu da almış oldu. Evet, iktidar partileri CHP ile ilgili eleştirilerinin odağında şu iki önemli konu vardı: birincisi, CHP gelirse sosyal yardımları kesecek, ikincisi de başörtü yasağını getirecek. Birinci iddialarını artık gündeme getirmiyorlar, getiremiyorlar. Çünkü CHP gerek meclise sunduğu yasa önerileri ile ve gerekse örgüt çalışmaları ile sosyal yardımların değil kaldırılması, kalıcı bir hak olarak tescil ettirilmesi ve artırılması gerektiğini topluma anlattı. Bununla da kalmadı, bazı konularda iktidara yeni bazı sosyal desteklerin verilmesinde de adeta rehber oldu. Örneğin emeklilere verilen bayram ikramiyeleri, öğrencilere verilen kredilerin faizlerinin silinmesi CHP nin ısrarlı önerileriydi. Üstelik CHP bu söylemlerini yerel yönetimlerde uygulamalı olarak da halka gösterdi. Kısacası, iktidarın bu iddiası, yani “CHP gelirse sosyal yardımları keser” tezi artık toplumda karşılık bulamaz oldu. Ellerinde sadece “başörtü yasağı” kalmıştı. Bu konuyu seçim arifesinde yoğun bir şekilde işlemeye hazırlanıyorlardı. Bunu için de imamları, din adamlarını kullanacaklardı, hatta kullanmaya başlamışlardı.
Bir kız kuran kursunda mezuniyet töreni düzenlenmişti. Konuşmacı bütün enerjisini “kızlarımızın, kadınlarımızın bir daha başlarının açılmasına izin vermeyelim” noktasına yoğunlaştırmıştı. Bu ve benzeri konuşmalardan CHP genel merkezinin haberi oluyordu. İşte “Bay Kemal” iktidarın elindeki bu kozu da açığa çıkardı. Olaya bu açıdan bakmak gerekir. Maaşları kadar vicdanı, kadroları kadar imanı olan bazı din adamı kılıklı şahıslar, CHP gelirse kadınlarımızın kızlarımızın başını açacak propagandasını yapmaya başladılar bile. Hatta bu propagandayı hiç çekinmeden, utanmadan cami kürsüsünden yapıyorlardı…
Bu ve benzeri propagandalar her şeye rağmen yapılmaya devam edecektir.
Ancak, Türkiye ekonomisinin yüzde altmışına yakın bir bölümünün gerçekleştiği büyük şehirlerimizin yerel yönetimlerinin kazanılmasını sağlayan irade, bu olumsuz propagandaları da boşa çıkarmayı başaracaktır diye düşünüyorum. Yeter ki yapılan hamlelere takoz olmayalım, dincilerin ekmeğine yağ sürmeyelim!