Gençliğimizde 1970 öncesi, günümüzdeki gibi haberleşme teknolojisi yoktu. Haberleşme Mektup, Telgraf ve kulübelerdeki jetonlu telefonlar ile olurdu.
Telefon olan ev sayısı çok azdı. Mahallede hali vakti iyi olan iki üç evde telefon olur ve çok acil hallerde komşudan rica ile kullanılırdı.
PTT Müdürlüklerine evde kullanmak için telefon başvurusu yapılır ve santralin kapasitesi kısıtlı olduğundan birçok kimseye 8-10 yıl bekledikten sonra telefon bağlandığını biliriz.
Telefon bağlandığında bizde(İkizdere’de) önce manyetolu telefon verilmişti telefon direkt PTT de santrale bağlıydı. Şehir veya mahallede herhangi bir numara ile görüşmek istediğinizde santraldeki memur bağlantı yapardı. Şehirlerarası görüşme yapmak için saatlerce beklenirdi. Normal, Acele ve Yıldırım diye öncelik sırasına göre tarifeler vardı. Yıldırım kayıtlı iseniz ise görüşmek için bir saate kadar beklenirdi. Yıldırım görüşmenin fiyatı da normal tarifeye göre daha yüksekti. Normal kayıt verilirse saatlerce beklenir.
Telefon Santralı otomatik hale geldiğinde çevirmeli telefona kavuştuk,(İkizdere-1986 da)Evde kadınlarımız telefonun üzerine göz nuru dökerek ördükleri dantel bir örtüde koyardı.
Buzdolabı Çamaşır Makinesinden sonra alınırdı. Banyoda küçük bir odun sobası vardı banyo edileceği zaman ısınmak için yakılır.
Bugünkü çeşit çeşit terlikler yok iken tuvalette tak tuk diye ses çıkaran ahşap takunya kullanılırdı.
İlkokulda öğlen teneffüsünde sıcak süt, yarım ekmek, yoğurt dağıtıldığını hatırlarım. Büyük kazanda hazırlanan sıcak sütün süttozundan yapıldığını ve Marşal yardım diye Amerika’dan geldiğini yıllar sonra öğrenmiştik. İlkokul öğrencisiydik ve sıcak süt hoşumuza gidiyordu, öğretmenler evi okula uzak olan bütün öğrenceleri sıraya sokarak süt içmelerine yardımcı olurdu.
İlkokulda siyah önlük beyaz yakalık, Ortaokulda Şapka taktım.
İlçemizde sosyal hayat yok denecek kadar azdı. İlçede Lise yoktu. Her köyde ilkokul vardı. İlçede bir Kütüphane yoktu. Gazete bayii bir bakkaldı. Günlük Gazeteler bir gün sonra ilçeye gelir ve okur sayısıda çok azdı.
Belediye binasının üst katında Sinema vardı. Her gün film oynar mıydı hatırlamıyorum ama ilk orada sinema gördüğüm için heyecan fazlaydı.65 li yıllardı.
Evde elektrik 1971 yılında geldi. Televizyon olmadığı zamanlarda babamın pille çalışan bir radyosu vardı. Sabah 07.30 ve akşam 19.00 haber saati vardı, bu saatlerde haberler muhakkak dinlendirdi. O yıllarda birinci ligde maçlar Pazar günü oynanırdı. Saat 14.00 de başlayan maçları radyodan Orhan Ayhan ve Halit Kıvanç’ın anlatımıyla çok dinlemişiz.
İlçede diş hekimi yoktu, ağrıyan diş çekimini ya demirci dükkânı olan Vaneli Osman amca veya Mizeli Hacı Rıfat amca yapardı.
Çocuklar için okullarda aşı olmak bir gelenekti. Aşı olunacağı zaman tek iğne ile bir sınıf aşılanırdı. Bunca öğrenci bulaşır korkusu olmadan tek camlı şırınga ile aşı yapılırdı. Dezenfekte nasıl olurdu bilmiyorum ama hiçbir öğrenci bulaşıcı hastalığa yakalanmadı.
Misafirler evde başköşede ağırlanır. Günümüzdeki gibi pastane sosyal tesisler nerede.
İlçede yaz mevsiminde Dondurma nedir bilinmezdi, Rize merkeze inildiğinde külahla alıp sokakta yenilirdi.
Çocuklar çelik değnek, misket ve beşer kişi olunduğunda 2.5 liraya alınan naylon topla iki taş üst üste konularak yapılan kaleler arasında çift kale maç oynardı.
Sokakta oynayan çocuklar düşüp bir yeri yaralanmış ve kan akıyorsa hemen toz şekerle üzeri örtülürdü.
Okul dışında öğretmeni bir yerde gördüğümüzde caddenin karşısından koşarak gider ve öğretmen bizi sokakta görmesin derdik.
Düğünler günümüzdeki gibi salonlarda değil evlerde yapılır. Düğüne davet için davetiye basılmaz tek tek davet edilenlerin evine gidilerek düğüne çağırılırdı. Düğün yemeği olarak Baklava, Lahana sarması, Kavurma ve Pilav ana yemek olurdu. Bu yemeklerin hepsi evde yapılır bakkaldan şeker, pirinç dışında bir şey alınmaz, yemeklerde halis ev tereyağı kullanılırdı.