Temelin yeri
Temel şikâyette bulunuyormuş.
‘Sayın yargıç Dursun benim süt güğümlerimin içine kova ile su boşaltmış, sütlerimi berbat etmiş’
Mahkeme sonunda sanık Dursun’un suçu anlaşılmış.
Yargıç davacı Temele,
-Sanık zarar ziyanını verecek. Maddi olarak zararın kaç lira?
-‘zararım mı. Hiç yok sayın yargıç’
- Nasıl? Ya berbat olan sütler.
-Şey. Onları ben çoktan sattım’
-----------
Havlayan köpek
Temel arkadaşı Dursun’un yeni yılını kutlamak için yayladaki evine misafir gider. Bahçe kapısını açarken hırlayıp havlayan dev gibi iriyarı köpeği görünce öylece durur. Pencereden bakan Dursun seslenir.
‘Ula korkma öyle! Bilmezmisin bir atasözü vardır ’Havlayan köpek ısırmaz ‘derler.
Temel yine huzursuzdur, korka korka sorar.
‘Yahu tamam, havlayan köpek ısırmaz anlamımda, ya bu köpek o atasözünü bilmiyorsa?
-----------
Temel dalgın
Temel çok dalgınmış ve önemli günleri unuttuğu için sürekli Fadime’yle atışıyordu.
Çare olarak evlilik yıldönümleri, Fadime’nin doğum günü gibi günlerin tarihlerini bir çiçekçiye vermiş ve o tarihlerde karısına bir düzine gül göndermesini, içine de ‘sevgili eşime ‘yazılı bir kart koymasını söylemiş.
Bu taktik epeyce bir süre gayet güzel devam etmiş.
Fadime memnun her önemli günde kocasından bir düzine gül kart ile birlikte geliyormuş.
Bir gece Temel geç vakit eve gelmiş, bakmış Fadime masada oturmuş bekliyor.
Vazoda şahane güller var.
Fadime’nin yanına giderek öpücük kondurmuş ve sormuş.
‘Ne kadar güzel güller nereden aldın?
-----------
Temel bir gün
Temel iki jet motoru ile hareket eden trende makinistlik yapıyormuş.
Tren hareket etmiş ancak bir müddet sonra motorlardan biri durmuş. Lokomotiften elde edilen güç yarıya inmesine rağmen yollarına devam etmişler, ancak bir müddet sonra öteki motorda arızalanmış.
Ve dağın tepesinde kalmışlar. Makinist Temel almış mikrofonu eline,
‘Sayın yolcular, size bir iyi bir kötü haberim var. Kötü haber maalesef iki motorumuz da arıza yaptığı için burada kaldık. Yardımın ne zaman geleceğini bilemiyoruz. İyi haberim ise, neyse ki uçakta değildiniz’.
------------
Ameliyattan Firar
Temel tam ameliyat olmak üzereyken son anda telaşla hastaneden kaçmış.
Arkadaşı Dursun merakla sormuş ona,
-‘Ula neden kaçtın hastaneden. Her şey hazırdı. Çektiğin sıkıntıdan kurtulacaktın be’
Temel başını sallamış.
‘Hemşire sakın heyecanlanma korkma ve öyle titreme. Bu ağır bir ameliyat değil ki’ dedi.
‘Salakmısın sen oğlum, hemşire seni sakinleştirmek için söylemiştir’
‘Hemşire o sözleri bana değil ameliyatı yapacak doktora söyledi’
------------
Temel,
Kadının biri Doktor Temelin yanına gitmiş.
‘Bu sabah aynaya baktım, saçlarım saman gibi, yüzüm kırışık buruşuk çuval gibi, kulaklarım sanki kepçe. Elle tutulur bir yanım kalmamış. Ne oluyor böyle?’
‘Hadiseye iyi yönünden bakın ’demiş Temel Doktor.
‘En azından gözleriniz çok iyi görüyor’
------------
Temel’in yeri
Temel’i karnından girip sırtından çıkan bir kılıçla acil servise getirmişler.
Doktor Temel’in sakin haline bakıp sormuş;
-Yahu acımıyor mu hiç?
‘Yok ‘demiş;
‘Sadece gülünce çok acıyor Doktor Bey’...
----------
Temel’den
Temel’le Dursun kapı önünde konuşuyorlarmış.
-Temel yen aldığın elektrikli araba hakikaten süper.
Ama 25 bin lira biraz fazla değil mi?
‘-Değil Dursun, aslında arabanın değeri 5 bin lira, gerisi kablo parası’..
----------
Bizim Temel
Karadeniz’de deprem ve su baskını olmuş.,
Uzun süre Temel’den haber alınamamış.
Ortalık durulunca arkadaşları merak etmiş. Bir tekne bulu evine ulaşmışlar. Bakmışlar Temel’in evinin camında bir ilan;
‘Deniz manzaralı ev’.
-----------
Temel ile Dede
Dedesi kapıdan girince küçük Temel hemen kucağına atlamış.
Dede torununu öpüp kokladıktan sonra2mis gibi kokuyor, yemekte ne vara acaba? diye sormuş.
‘Keçi var dede’ diye cevap vermiş Temel.
‘Keçi mi emin misin?
‘Evet…. Annem sabah babama söylerken duydum. Erken gel akşam yemekte bizim ihtiyar keçi var’ diyordu.
-----------
Âdem ile Havva
Bir Fransız, bir Alman ve de bizim Temel müzede’ Âdem ile Havva Cennet bahçesinde ’adlı tabloya bakıyorlarmış.
Alman ’bedenlerinin kusursuzluğuna bakar mısınız? Âdem ile Havva mutlaka Alman olmalı’ demiş.
Fransız Alman’a karşı çıkmış.
‘Havva ne kadar güzel, Âdem ne yakışıklı. Bu kadar çekici olduklarına göre hiç kuşkusuz Fransız olmalılar ’demiş.
Temel, tabloya uzun uzun baktıktan sonra kararını vermiş:
‘Bunlar kesin Türk’tür. Üstte yok, başta yok, elmadan başka yiyecekleri yok, âmâ kendilerini hala cennette sanıyorlar’. Beterin beteri var!
Temel maraton yarışına katılmış ve eve döndüğünde karısı;
‘’Yarışta 20. Olmuşsun, keşke hiç katılmasaydın. Konu komşuya mahcup olacağız şimdi’
Temel, Öyle deme hanım, daha kötüsü olabilirdi.
‘Sonunculuktan kötü ne olabilir Temel’
‘Ya o yarışa 20 değil 40 kişi katılsaydı?’.
----------
Beteri var
Arkadaşı Cemal Temel’e
‘Ula Temel ’demiş ‘durumum çok kötü. Kara kara düşünüyorum bu işin içinden nasıl çıkacağımı bilmiyorum’
Temel sormuş.
‘Uy Cemal derdun nedur, söyle ne oldi sana’
Cemal ’gırtlağıma kadar borç içindeyim ’deyince Temel teselli etmiş
‘Gırtlağa kadar borç kötü ama gene şükret ki senin boyun kısa’
-----------
Anne ve Evlat
Annesi öğrenci Temel’e cep telefonunda sorar;
‘Alo oğlum neredesin?
‘Trendeyim anne’
‘Okuldan çıktın mı yetiştin mi trene’
‘Hayır anne treni okula getirttim içinde bekliyorum.!
Temel evde ikide bir’elalemin çocukları birinci oluyor ‘diyen annesine,
‘yaa öyle. Bak analar neler doğuruyor, demek ki şende iş yokmuş ’dedi ve ardından terliği yedi.
----------
Kadının Fendi
İki otomobil bir kavşakta çarpışır. Hasar büyüktür.
Arabaların birinden güzel bir kadın, diğerinden genç bir erkek çıkar. İkisine de bir şey olmamıştır.
Güzel kadın adama;
Bu belki tanışıp ömür boyu birlikte yaşamamız için bir işarettir ’der.
Müthiş heyecanlanan adam,
‘evet, galiba haklısınızdır ’der.
Genç kadın ’bak arabam hurdaya döndü ama bir şişe şarap sapasağlam. Bu kesin bir işaret. Bu şarabı içip şansımızı kutlamalıyız ’der ve şarap şişesini adama uzatır.
Adam şişeyi heyecanla alıp açar ve yarısını içtikten sonra kalanını kadına verir.
Kadın şişenin mantarını kapatıp adama geri uzatır. Adam şaşırır ve sorar;
‘sen içmeyecek misin’?
Kadın cevap verir.
‘Hayır, ben trafik polislerini bekleyeceğim!
-----------
Aslan ile kuzu
-Temel aslanla kuzuyu aynı kafeste yaşatacağını iddia eder,
‘dalga mı geçiyorsun. Asla yapamazsın, bu mümkün değil ’derler
-‘deneyeyim de gözlerinizle görün ’der.
Ve hayvanat bahçesinde deneme başlar.
İtiraz edenler bir hafta sonra gelip bakarlar ki, aslan ile kuzu aynı kafeste…
‘bunu nasıl yaptın ’diye hayretle sorarlar.
Temel, ’çok basit yahu… Her gün kafese yeni bir kuzu koyuyoruz ’der.
----------
Temel neden ölür?
Fadime sevgisini denemek için kocası Temel’e sorar,
‘aşkım, hayatım seninle 30 yıldır evliyiz. Ben ölürsem ne yaparsın’
Temel hiç tereddüt etmeden karısına heyecanla cevap verir.
‘bende ölürüm’
Fadime merakla sorar;
‘ah aşkım ciddi misin, neden ölürsün’
Temel cevap verir.
‘kalbim o kadar sevinse dayanamaz, kalp krizi geçirip ölürüm’
-----------
Atatürk ve Yugoslav Kralı
Yugoslavya Kralı 1933 yılında Türkiye’yi ziyaretinde Atatürk’e,
‘Sayın ekselans. Sizin Yunan ordusuyla savaşınızdan önce İngiliz ve Fransızlar bize gelip ’Türklere karşı savaşın ‘dediler. Biz onların bu teklifini kabul etmedik ’der.
Kral, Atatürk’ün kendisine teşekkür edeceğini zanneder, fakat.
Atatürk Yugoslav Kralının gözlerinin içine bakarak şu cevabı verir.
‘geçmiş olsun ekselans. Verilmiş sadakanız varmış! Büyük tehlike atlatmışsınız’.