TÜRK POLİS TEŞKİLATI'NIN 180. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ
KUTLU OLSUN
Bir meslek düşünün ki her biri kendi canını, malını, ailesini, sosyal yaşamını ve hatta duygularını vatandaşı için feda etmeye hazır kişilerden oluşsun!
Elbette ki polislerden bahsediyorum.
Çoğumuz soğuk buluruz onları ve hatta korkarız.
Çocuklarımız öcüden daha çok, polislerden korkarlar.
Onları korkutmak için:
"Bak yemek yemezsen seni polise veririm!" deriz şuursuzca.
Taa... çocukluğumuzdan başlayan bir algıdır aslında polis korkusu.
İşin enteresan yanı da polis korkusuyla yetiştirdiğimiz o çocuklar; ileride meslek olarak polisliği seçerler.
Hem severek hem de isteyerek... Büyüyünce ancak anlarlar çünkü bu mesleğin ne kadar kutsal ve anlamlı olduğunu.
Ben de polisten korkanlardandım eskiden.
Öyle bir olay yaşadım ki o zaman güvenmem gereken, bana yardımcı olabilecek tek kişinin polis olduğunu anladım.
İstanbul Kumkapı'da turistik bir otelin altında açmıştım ilk eczanemi.
Her sabah ve akşam 5-6 turist otobüsü otelin önüne park eder, tam iş saatinde önümü kapatır, işimi engellerdi.
Birkaç kez müdüre ve otel sahibine mağduriyetimi, şikayetimi dile getirdiğim halde hiç oralı bile olmadılar.
Sabrımın tükendiği bir anda yüksek sesle otobüsleri hiç olmazsa eczanemin görülebilmesi için biraz yukarıya çekmelerini söyledim.
Otelin sahibi bana hakaret etti, yetmedi küfretti.
Koşarak eve geldim, katıla katıla ağlıyordum.
Telefon çaldı arayan oradaki esnaflardan biriydi. Beni teselli etmeye çalıştı.
"Karakola gidiyorum adamı şikayet edeceğim, seni de şahit yazdıracağım!" dedim.
"Saçmalama! Ne olacağını sanıyorsun? Üç beş kuruş verir, polisi susturur, sen de ettiğinle kalır, dile düşersin!" dedi.
Telefonu kapatıp düşündüm.
Haklıydı, eskiden işler öyle yürüyordu.
İşimi kendim halletmeye karar verdim.
Ertesi sabah erkenden silah ruhsatı almak için evrakımı hazırladım.
Öğlenden sonra bir arkadaşım ve Başkomiser bana çay içmeye geldiler.
Karakol amiri sivil giyinmişti ve ben ilk kez görüyordum onu.
Masamın üzerindeki kağıtlar dikkatini çekti:
"Bunlar nedir?" diye sordu.
"Silah ruhsatı almak için evrak" dedim.
"Ne yapacaksınız silahı?"
Olayı anlatıp, o adamı bacaklarından vuracağımı söylediğimde,
"O işler bize düşer ablacığım" dedi.
"Siz birkaç kuruşla susarmışsınız, benim namusum birkaç kuruşluk değil! Ben onu vurayım, sonra siz olayı halledersiniz" dedim ve ağlamaya başladım.
Başkomiser çok etkilenmiş olmalı ki
"Bundan sonra bizzat benim korumam altında olacaksınız, hiç kimse size bir şey yapamayacak, onlar da polisin kim olduğunu öğrenecekler" dedi.
Sonraki günlerde ve yıllarda onlarla hep iç içe olduk. Öyle ki koskoca İstanbul Emniyet Müdürlüğünün her birimindeki polis memurları komiserler, baş komiserler hatta yaşlı başlı müdürler bana hep
"Abla" ya da "Ana" dediler.
Hiçbir zaman illegal bir iş için kapılarını çalmadım. Doğrusu da bu olmalı bence.
Polisler benim evlatlarım, kardeşlerimdir.
Peki onlar hakkında izlenimlerim neler?
Bir kere sürekli suç ve suçluyla birlikte oldukları için ilk günlerde psikolojileri bozuk olsa da kısa zamanda toparlanıp çelik yürekli, korkusuz ve cesur kahramanlara dönüşüyorlar.
Bir çok şeylerini feda ediyorlar meslekleri uğruna,
aile yaşantıları yok en başta:
Bir bakmışsın İzmir'de, bir bakmışsın Şırnak'ta, bir bakmışsın Edirne'de...
"Ben gitmem, bana ne" demiyor çünkü vatanın her karış toprağı kutsaldır onlar için ve "Her vatandaşın varlığı bize emanet" diye düşünüyorlar.
Peki gücünü nereden alıyor o polis?
Elbette ki halkından, bizlerden...
Bizden ne bekliyorlar?
Yalnızca bir tebessüm ve bir teşekkür.
Unutmamamız gerekir ki biz rahat uyuyalım diye onlar uyumuyor.
Bizim mal güvenliğimiz için 7 gün 24 saat görevlerinin başındalar.
Bizim can güvenliğimiz için gerekirse canlarını feda ediyorlar. Bizden bekledikleri şey; yalnızca bir TEBESSÜM ve bir TEŞEKKÜR.
Polisten korkmayın çünkü suçlu olmayana polis hiçbir şey yapmaz!
Suçlu olanı ise yalnızca adalete teslim eder, cezayı da hukuk verir.
Polis kimseyi cezalandırmaz!
Onlar bizim CANLARIMIZ!
Onlar bizim ÇOCUKLARIMIZ!
10 NİSAN 1845 tarihinden bugüne kadar tam 180 yıldır; ülkemizin huzur ve güvenliğini sağlamayı, vatandaşımızın can ve mal güvenliği ile devletimizin bölünmez bütünlüğünü korumayı amaçlayan Türk Polis Teşkilatı bizim var olmamız için varlığını ortaya koyuyor.
Tüm Polis şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyor, polislerimizin
"10 NİSAN POLİS BAYRAMINI"
kutluyorum.
Saygılarımla
Sebahat Karagöz






















