Benim çocukluğum Soma'da geçti. Herşey çok kolaydı orada soluk alıp verme dışında.
Her yere yürüyerek gidebilir, pazara çıktığınızda herşeyin en doğalını bulabilirdik.
Şu an durum nasıl bilemiyorum çünkü yıllar oldu bir türlü gidemedim.
Unutmadım tabi!
Yaşanan onca güzel yıllar belleğimin bir köşesinde ilk günkü gibi taptaze; 13 Eylül İlkokulu, Soma Linyit Lisesi, Termik santral, madenden çıkan kömürü santrale taşıyan vargel, hemen her yıl taşan Bakırçay, İstasyon mahallesi, trenler, pamakköy'den aldığımız taş gibi koyun yoğurdu, yine oradaki havuzun etrafında yanan rengarenk ışıklar, Tarhala köyü ve o köyde yediğimiz kirazlar, yassıtepe, kırkolukta konu komşu neşeyle yıkadığımız halılar, dokuzoluk, Yüzevler, Seksenbeşevler, Leblebici Zühtü, çetin bir kışın arkasından gelen bahar, Kırkağaç çamındaki eğlenceler, çadırlar, balık kız, sihirbazlar...
Evimiz bugün adı Samsacı olarak değiştirilen ama aslında halkın "Sarmısakçı" dediği biraz yüksekte yer alan bir mahaledeydi.
Sokağımızda sağlı sollu çeşitli çiçekler ve erik, kiraz, badem ağaçlarıyla süslü geniş bahçeleri ve oldukça büyük çift kanatlı tahta ya da demir kapıları olan evler vardı.
Bahçeden girdiğinizde her iki yanda ve karşıda balkonu andıran tahta verandaların arkasında sıra sıra odalar bir köşede de çok büyük ve çok yüksek ahırlar yer alıyordu.
Biz çocuklar o bölümlerden hep uzak dururduk çünkü korkardık. Sonradan çok eski zamanlarda buralarda devecilerin oturduğunu ve o ahırların deve ahırı olduğunu öğrendim.
Bu yüzden sokağımızın adı Devecioğlu sokağıydı.
Mahalle sakinleri başlarındaki bembeyaz namaz başörtüleriyle temizliğin saflığın simgesi teyzeler; Almanya'daki çocuklarının hasretiyle yanıp tutuşan Nefise teyze, onca yıl sonra bile kocasına sırısıklam aşık Zühre teyze, güzeller güzeli Cevriye teyze, çok utangaç ve dindar olduğu için Allahlık adını taktığımız Hatice teyze, Asil duruşlu Cemile teyze, çileler içinde bile elinde sigara daima etrafındakilere pozitif enerji veren Zehra Teyze, Trabzon'dan gelip bir çırpıda mahalleye uyum sağlayan Hanife teyze, çocukluğunda Yunanlıların elinde kalmış ve çok zulüm görmüş Gavur Hatçe Teyze, hemen sokağın girişinde pek fazla dışarı çıkamayan topal Ayşe teyze, eşini savaşta kaybetmiş çok güçlü bir kadın olan Azime teyze, elinden sigarası düşmeyen Nimeti teyze ve canım Annem...
Vakur, adil ve yüzlerinden gülümseme eksik olmayan amcalar; Hüsnü Amca, Kazım Amca, Kadir Amca, Arabacı Memet amca ve başında fötr şapkasıyla mis gibi esans kokan canım Babam...
Mahallenin gülleri Müşerref Abla, Safiye Ablam, Şükriye Abla, Nurhayat abla...
Arkadaşlarım Gönül, Atike, Kamile, Ayşe ve de tek erkek arkadaşımız Nurettinle sabahtan akşama kadar sokakta çelik çomak, seksek, yakan top, evcilik ve uzun eşek oynardık.
Sabah herkes kendi kapısının önünü süpürdüğü için her yer daima tertemizdi.
Akşam üstleri en sevdiğimiz anlardı; komşular bir kapının önünde toplanır, semaver kaynatılır, pasta, börekler hazırlanırdı.
Bir yandan tavşan kanı çaylar yudumlanırken bir yandan kahkahalar atılır, geç saatlere kadar ellerindeki dantel, kanaviçe ve örgülerin modelleri, yapılışları tartışılırdı.
Karşı komşumuz Azime Teyze'nin iki tane köpeği vardı. Kocaman evinin bahçesinde bir kangal bir de terier köpek besliyordu.
Akşamları herkes yattıktan sonra kangalı sokağa salardı; öyle heybetli bir görünüşü vardı ki sokak sakinlerine asla dokunmazdı ama yabancı biri sokağa girdiği anda onu tutmanın imkanı yoktu.
Onun sayesinde herkes sıcacık yuvasında huzur içinde uyurdu.
Öteki köpeğin adını tonton koymuştu.
"Tonton aşağı, tonton yukarı"
Biz onu çok sever ve onunla oynarken çok eğlenirdik.
Çomardan öğrenmiş olmalı ki yabancı birini görünce havlayarak peşine düşer aşağıya kadar kovalardı.
Bazen kovaladığı kişi "Hoşt!" deyince arkasını dönüp kaçması yok mu herkesi gülmekten kırar geçirirdi. Eğer çomar sokaktaysa ondan aldığı cesaretle sanki adamı yiyecekmiş gibi daha bir yüksek sesle havlardı. Arkasında çomar yoksa gıkını bile çıkarmazdı.
Cüssesine bakmadan bir yerlerden güç alarak ortalıkta havlayan köpekleri görünce hep tontonu hatırlarım.
Korkmam!
Sadece gülümserim çünkü bilirim ki arkamı dönüp "Hoşştt!" dediğimde soluğu evinde alacaktır.
Saygılarımla
Sebahat Karagöz