Eskiden dünyadan haberimiz yoktu, yalnızca yakın çevremizle iletişim halindeydik.
Askerlik, yatılı okul ve üniversite hayatı bu konuda bir basamak daha ileri taşır, oralardan gelenler uzağımızda neler olup bittiğini bize anlatırlardı.
Derken telefon denen icat girdi hayatımıza; saatlerce hatta bazen günlerce PTT'nin kapısında beklerdik.
Sonra telefon evlerimize kadar geldi ve ona dokunmayı bir ayrıcalık olarak düşündük.
Çok geçmeden televizyonlar, bilgisayarlar ve cep telefonlarıyla tanıştık; bir anda ufkumuz genişledi.
Öyle ki çoğu zaman en yakınımızda neler olup bittiğini boş verip gözümüzü uzaklara, sınırlarımızın dışına çevirdik.
Evet, bu muhteşem bir şeydi!
İşin sosyal medya boyutunu geçiyorum, bugün daha farklı bir konuya değinmek istiyorum.
Artık anında dünyanın neresinde, ne olup bitiyor biliyoruz.
Anlayacağınız eskisi gibi kapalı bir toplum olmaktan çıktık, sınırları kaldırdık, hepimiz birer dünya vatandaşı olduk.
İyi de sonuçta ülkelerin sınırları özellikle bazı yerlerde çok kalın olmak üzere hala var.
Her insanın ait olduğu bir toplum var demek bu ve bizler mensup olduğumuz topraklarımızın menfaatlarını koruyup kollamakla yükümlüyüz!
Devletler arada çıkar çatışması yaşayabilirler hatta bazen anlaşamaz savaşabilirler de ama sonunda bir araya gelip anlaşmaya çalışırlar.
Farklı düşündükleri meselelerde ayrışsalar da diğer konularda beraberlikleri devam eder.
Yani devletlerin duyguları olmaz!
Mesela: komşumuz Yunanistan'la yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen ihracatımız her geçen yıl önceki yıla göre artıyor.
Aynı şekilde bir başka ülke Ermenistan'a başta gıda ve tekstil olmak üzere,sınır kapılarının kapalı olmasına rağmen ticaretimiz, farklı ülkeler üzerinden yapılmaya devam ediyor.
Ülke yöneticileri zaman zaman birbirleri aleyhine söylemlerde bulunabilirler.
Burada en dikkat çeken konu içeride de dışarıda da konuşmanın dilidir.
Bazen tepelerinin tası atar!
Bir gün şöyle, ertesi gün tam tersi konuşmalar yapabilirler
Buna "POLİTİK DİL" deniyor ve bu tamamen siyasilerin içeride ve dışarıda kendi geleceklerini garanti altına almak amacıyla sergiledikleri tutumdur.
Biz buna Türkçe'de "KIVIRMA!" diyoruz.
Saygılarımla
Sebahat Karagöz