Yeni yılın ilk günlerinde çok değerli sanatçımız Ferdi Tayfur'u kaybettik.
Yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı, merhuma Allah'tan rahmet diliyorum.
Bu, sıradan bir olay gibi gözükse de manüplasyonlar, dedikodular, siyasi bazı kışkırtmalarla birlikte gündemin baş sırasına oturdu.
Magazin, hayatım boyunca hiç ilgimi çekmeyen bir alandır ama burada beni ilgilendiren bir şey var; sanatsal ayrımcılık!
"A aaa! Bir bu eksikti!" diyerek şaşıranlara cevabım
"Evet, şükür eksiğimiz tamamlandı. Bu alanda da ayrışmayı başardık!" olacaktır.
Efendim adam arabesk okuyormuşmuş, öyle müzik mi olurmuşmuş? diyenler türedi bir anda.
Bunu yapanlar göz önünde olanlar olunca ister istemez göze batıyor.
Hani müzik evrenseldi?
Arabeskin alfabesi farklı mı?
Orada nota, porte, sol anahtarı yok mu?
"Cehalet!" diyeceğim de dilim varmıyor.
Sanki dersin adamlar dünyaya geldiklerinde anneleri onları Mozart'ın senfonileri, Çayskovski'nin konçertoları, Bach'ın sonatları ile uyutmuş.
Her zaman tarihinden, kültüründen, yaşam tarzından utanan, en önemlisi de bunu kompleks haline getiren bir kesimin varlığına şahit oluyoruz maalesef.
Kardeşim sen busun!
Senin ataların çello çalmıyor, bağlama çalıyordu!
Senin ataların wals yapmıyor; bar, zeybek, horon oynuyordu.
Senin atalarının ait olduğu topraklarda hep hüzün, gözyaşı ve savaş vardı.
Bu nedenle onlar ağıtlar yakıyorlardı.
Senin ataların Türk olduğu için Türkü dinliyorlardı.
Yani Senin ataların maneviyat, kültür gibi ortak değerler etrafında birleşip dünyaya kafa tutuyorlardı.
Bugün sen kimliğini, tarihini unutup, yok sayıp başkalarının yolundan gitmeye devam edersen; yarın kaybolursun, yok olursun!
"Ben" olabilmek için benliğine sahip çıkman lazım!
Evet, müzik evrenseldir!
Arabesk de müziktir!
Haaa!
"O Arap müziği o yüzden dinlemiyorum!" dersen; konu bambaşka yere gider.
Biraz müzik tarihi araştırması yaparsan ne demek istediğimi anlarsın.
Saygılarımla
Sebahat Karagöz