Büyüklerimiz toplumumuzun hafızasıdır!
Eskiden Bayram günlerinde önce büyükler, hastalar ve yetimler ziyaret edilir, onların gönülleri alınır, ihtiyaç sahiplerine karınca kararı yardımlar yapılırdı.
Şimdi senede iki kez kutladığımız Bayramları iplerle çekiyoruz.
Neden mi?
Oleeyyyy!
Tatiiilll!
Bu kez gücümüz yettiğince bir tatil beldesine kapağı atıp, Bayramın tadını çıkarmanın planlarını yapıyoruz.
Oysa kültürümüzde ve inancımızda Bayramın amacı farklı; sosyalleşmenin, dayanışmanın gerçekleştiği günlerdir o günler.
Unuttuk!
Gençlerimize bunları öğretmedik!
Doğrusu, bu konuda onları suçlayamayız!
"Yaşlı" deyince; ununu elemiş, eleğini asmış ve artık işe yaramayan tüketiciler geliyor akıllarına.
Sürekli:
"Sen sus! Şimdi zaman değişti! Hiç bir şey eskisi gibi değil!" diyerek zavallı büyüklerin kalplerini kırıyorlar onları susturuyorlar.
Çevremde buna o kadar çok örnek var ki inanın onların yaşadıkları şeyleri duydukça içim parçalanıyor.
Çok sevdiğim bir dostum; altmışını biraz geçmiş, eşi ölmüş ve oğlunun yanında yaşıyor.
Bir torunu var, anne baba çalıştığı için toruna o bakıyor.
"İyi ya! Ne güzel işte! En azından açıkta değil ve yedirip içiriyorlar, daha ne yapsın çocuklar?" dediğinizi duyar gibiyim.
Hiç de öyle değil!
O arkadaşım çok iyi bir eğitim almış, okumayı ve de özellikle yazmayı seven biri.
Geçtim; 7/24 evde, dışarı çıkamıyor.
Önce onun adına dünya kadar kredi çekmiş ve maaş kartını elinden almışlar. İhtiyaçlarını çocukları alıyor haliyle.
Diyor ki "Ayakkabım eskimişti, gidip alayım dedim 'Biz alırız" dediler ve internetten sipariş verdiler.
Gelen ayakkabı süet ben bunu giymem diyemedim"
"Bayramda Devletin verdiği harçlığı onlara vermedim, yazın diğer çocuğumun yanına gideceğim"
Yahu ne diyeyim?
"Hangi vicdanda, hangi inançta var böyle bir şey!"
Adam resmen beklemeye alınmış, Azraili bekliyor.
Bir başka örnekse benim canım Ablam.
Çok çileler çekti, çookk.
Çocukluğundan beri tek hayali; araba kullanmak.
Gelin görün ehliyeti yok, daha da kötüsü ehliyet almak için diploması yok!
Çocuklarını büyüttü, evlendirdi, torunları oldu ve "Artık sıra bende" dedi.
Sıkı durun tam 50 yaşında ilkokul diploması aldı.
Ardından bir kursa yazılıp hem de en iyi dereceyle ehliyetini aldı.
İyi de, araba?
Büyük oğlu Anneler gününde hem arabayı hem anahtarını kırmızı kurdelelerle süsleyip ona hediye etti.
Dünyalar onun olmuştu.
Çok iyi kullanıyordu arabayı.
O zamanlar kendi başına bir kaç kez Aydın ve Kuşadası'na gidip gelmişti.
Sonra "Sıkıştık!" deyip arabasını sattılar.
Yılmadı, bir kaç yıl sonra yeniden bir araba aldı; bu kez kendisi kredi çekip verdi parasını ama araba Honda Civic...
Haliyle "Sen o arabayı kullanamazsınn, çok büyüüükkk, çok hızlı!" diyerek korkuttular kadını.
Bitmedi
"Benim en büyük hayalim bu, ben araba kullanmak istiyorum!" diyerek adeta isyan etti.
Veee...
Geçenlerde arabasını değiştirdi minicik, kutu gibi bir Citroën aldı.
Peki kullanabiliyor mu?
Hayır.
Çünkü korkuyor, sürekli korkutuyorlar.
"Bak, sen artık ihtiyarladın! Reflexlerin zayıfladı, gözlerin görmüyor, araba süremezsin!" diyerek ona izin vermiyor çocukları.
Geçen gün
"Ya tamam, uzun yola çıkmayayım ama bari mahalle arasında, markete, kızıma giderken kullanayım.
Bu benim çocukluğumdan beri hayalim, ölürsem gözüm! açık gidecek" dedi.
Çok üzüldüm, gerçekten tek arzusunu imkanları olduğu halde yerine getiremiyor.
Oysa bir öğretmen tutsalar, bir hafta içinde pratiği gelişir ve emeline ulaşıp mutlu olur.
Çok uzattım ama bana da o kadar olmasa da oğlum benzer şeyleri yapıyor.
Geçen yıl
" Şiir, yazı senin neyine?
Bu yaşta abartmıyor musun?
Köşene çekil! " dediğinde çoook üzülmüş, çookk ağlamıştım.
Demem o ki
O yaşlı dediğiniz insanlar; yılların acısını, sevincini, bilgisini, birikimini, tecrübesini içlerinde barındırıyorlar!
Onlar birer Ansiklopedi!
Kütüphanenizin bir köşesinde tozlanmaya bırakacağınıza, açın okuyun.
Size ışık olacak, yol göstereceklerdir.
Şunu unutmayın; zaman o kadar çabuk geçiyor ki göz açıp kapayana kadar onların yerine siz oturacaksınız!
Bugün onlara ne yapıyorsanız, yarın sizin çocuklarınız da size öyle yapacak.
Tüm yaş almışlarımızın saygıyla ellerinden öpüyorum.
İyi ki varsınız.
Saygılarımla
Sebahat Karagöz






















