Şöyle bir geriye baktığınızda insanların dinlediği müzikler size o gün yaşanan olaylar ve o olayların toplumu nasıl etkilediği hakkında çok fazla ipuçları verir.
Bugün çok derine inmeden toplumumuzda belli dönemlerde insanların hangi müzikleri dinlediği ve bu müziklerin hangi olaylarla nasıl bağlantılı olduğunu anlatmaya çalışacağım
Türkler tarihsel süreçte göçebe millet olarak bilinir; iyi savaşçıdır!
Yerleşik düzene geçmesi çok uzun yıllar almıştır.
Düşünün! Orta Asya'dan çıkıp; Avrupa ve Afrika'nın yarısını alarak, imparatorluk düzeyinde tam 16 devlet kurmuş
Sonra ne mi olmuş?
Tabi ki de o İmparatorlukları yine kendileri yıkmışlar.
Bunu Sami Biberoğulları Hocam anlatsın, ben devam edeyim
Savaşçı bir millet dedim ya aynı zamanda da DELİ-KANLI!
Durduğu yerde duramayan bir ergen
O ergeni savaşa sokmak çok kolay aslında!
"Ver mehteri!
"Ceddin deden, neslin baban
Hep kahraman orduları..."
Bir anda "Allah Allah" sesleriyle inetir ortalığı ve engel tanımadan dağları yırtar, enginlerden taşar
Mehter Marşının çıkış amacı da bu zaten
Aslına bakarsanız o marşları dinlerken benim bile tüylerim diken- diken olur, kılıcımı kapıp küffara yürümek gelir içimden
Sonra o alınan topraklar bir bir elimizden çıkarken gönüllerimizdeki acı, AĞIT oldu
"Burası Huş'tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir?"
Zorlu geçen Kurtuluş mücadelesi sonunda 780.000 km kare vatan toprağımızı kanımızı sulayarak kurtardık
Kimi eşini, kimi oğlunu, kimi babasını şehit verdi bu topraklar için.
Dillere acılı türküler çöreklendi
"Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Off gençliğim eyvah!"
Söke söke kazanıyoruz özgürlüğümüzü!
Marşlarla motivasyon kazanmaya çalışıyoruz.
"Ey Vatan!
Gözyaşların dinsin
Yetiştik çünkü biz!
Veee...
İstiklal Marşımız yazılıyor
"Çatma! Kurban olayım çehreni
Ey Nazlı Hilal
Kahraman ırkıma bir gül
Ne bu şiddet, bu celal?
Savaşlar bitti, sınırlar belirlendi.
Yeniden VATANIMIZ, BAYRAĞIMIZ ve MİLLİ MARŞIMIZA da kavuştuk.
E, şimdi ne yapacağız?
Bu arada üniforma, özellikle asker hayranlığı had safhaya çıkıyor çünkü bu toprakları bize VATAN yapan kahramanlar onlar!
dolayısıyla çok sayıda kahramanlık, askerle ve memleketle ilgili türküler yakılıyor toplumda
"Çift jandarma geliyor da
kaymakam konağından
Fiske vursam kan damlar lo
O yarin yanağından"
"Jandarmanın alayları
koğuştur koğuştur
Benim yârim jandarmada
çavuştur çavuştur
Çavuştur çavuştur…"
"Asker yolu beklerim
günü güne eklerim
Sen git yarim askere
ben burayı beklerim"
Biraz rahatladık ve batılılaşma yolunda hızla yol aldık; bizim olmayan ama bizi sınıf atlatan klasik müzik girdi hayatımıza; Mozart, Vivaldi, Haydn, Bethowen...
Bunun yanında balolar, valsler, operalar...
Sanılmasın ki köydeki dedemin, ninemin bunlardan haberi vardı!
Onlar kendi türkülerini çalıp söylemeye devam ediyordu.
"Kara tren gelmez ola
düdüğünü çalmaz ola
Gurbet ele yar yolladım
Mektubunu yazmaz ola"
Farkındaysanız müziklerde hep hasret, ayrılık var çünkü bir hareketlenme başlamış.
İnsanlar çalışmak, para kazanmak amacıyla başka yerlere göç etmeye başlamış.
Ya, küçük şehirde yaşayan orta sınıf?
Onlar da
"Klasik müziğin kralı var bizde!" diyerek Türk Sanat Müziği dinlemişler.
"Gül tenli, gül dudaklı,
kömür gözlü sürmeli
Şeytan diyor ki sarmalı
Yüz kerre, bin kerre öpmeli!"
"Ben esmeri fındık ile
Ben esmeri fıstık ile
Ben esmeri
Badem ile besledim"
Böylelikle savaş sonrası, aşk yeniden hayatımıza girdi müzikler sayesinde.
50'li yıllardan itibaren radyo ve gazetelerin yaygınlaşmasıyla haberlere ulaşım kolaylaştı, hayat da tabi
Marshall yardımlarıyla birlikte gül gibi tereyağımız, zeytinyağımız çeşitli manipülasyonlarla mutfaklarımıza veda ederken; tavalarımızın, tencerelerimizin sevdası oldu VİTA yağı.
Bununla birlikte güllü dallı Sümerbank basmalarımız da ortadan kaldırılıp yerine naylon geçince anında türkülerimize yansıdı bu durumlar
"Zeytinyağlı yiyemem aman
Basma da fistan giyemem aman!"
Derken efendim 60'lı yılların başında acı vatan Alamanya maceramız başladı
Gurbete giden erkekler oradaki yabancı kadınları görünce akılları başlarından gitti; köyü, tarlayı, tapanı, çoluğu, çocuğu unuttular.
Kadınlarımız önce bekledi bekledi... Ne bir selam, ne bir haber...
Sonra mektup yazıp sitem etti
"200 mark gönderdin
Aylarca oyaladın
Aldıracağım diye
Salladıkça salladın"
Baktı ki hala duyan yok!
Verdi kararı
"Konsolosluğa gittim
Seni şikâyet ettim
Mahkeme kararıyla
Nikâhımı feshettim"
Gene tık yok!
Bu sefer dürdü defterini
"Bundan sonra vicdansız
Çağırsan da gelemem
Ben burada evlendim
Sen de orada evlen"
Ne yapsın zavallı, yerden göğe haklı değil mi Allah aşkına
Yine o yıllarda dünyayı saran hippilik çılgınlığı bize uyumlu hale getirilerek gençler arasında hızla yayılmaya başladı
Pop müzik girdi hayatımıza; Ajda Pekkan, Barış Manço, Cem Karaca, Ayten Alpman...
Yabancı müzikleri alıp Türkçe söz yazıldı ve bir Arajman furyası başlamış oldu
"Ahmet Mehmet Süreyya
Hepsi boş hepsi rüya
Hayat inan çok kısa
Belki çıkmayız yaza
Boş vermişim, boş vermişim
Boş vermişim dünyaya"
Gençlik canlanıyordu
Bu, boş vermişler 70'lere yaklaşırken titreyip kendilerine döndü ve VATAN aşkları depreşti birden.
Duymuşsunuzdur, meşhur 68 kuşağı devrimcileri
"gün doğdu hep uyandık
siperlere dayandık
bağımsızlık uğruna da
al kanlara boyandık"
marşını her ortamda büyük bir heyecanla söylerken diğer yandan
She’s Got the Whole World in His Hair”, “We Shall Overcome”. Gilbert Bécaud’nun “Nathalie”si (içinde Puşkin, Lenin ve Kızıl Meydan geçtiği için belki de) ve tabii bol bol “Love Me Do” ve de tabii ki Rolling Stones şarkılarıyla iyice batıya dönüyorlardı yüzlerini.
Ülkücüler de Atalarının Marşlarıyla sokakları inletiyordu.
"Tuna nehri akmam diyor
Etrafımı yıkmam diyor
Şanı büyük Osman Paşa
Plevne'den çıkmam diyor"
"Bozkurtlarla bozkurtlarla
Elde hilal kainat"
"Tanrım güç versin sana
Acısın Türkistan'a
Selâm selâm Turan'a
Selâm sana başbuğum "
Bu arada önce sözlü sataşmalar, ardından sokak çatışmaları başladı.
Dünya bir anda cehenneme döndü.
Tam da o sıralarda Arabesk müzik düştü gönüllere; Müslüm Baba, Orhan Baba, Ferdi Baba...
Zırıl zırıl ağlıyordu insanlar
"Elimde bir kandil dolaşıyorum
Şu bozuk yollarda dertler içinde
Sağımda solumda can verenler var
Her dostun kavgası aynı biçimde"
Pat diye 20 Temmuz 1974`te Ayşe tatile çıkmaz mı!
Anında kavga bi kenara bırakıldı ve sabahtan akşama kadar radyolarda Hasan Mutlucan o gür sesiyle göğsümüzü kabarttı.
"Yine de şahlanıyor aman
Kolbaşının yandım da kır atı
Görünüyor yandım aman
Bize zafer yolları"
Seviniyordu insanlar kardeş kavgası hepsinin ciğerini yakıyordu çünkü.
Çok sürmedi, hooopp 80 darbesi geldi ve bütüüünnn o olaylar bıçak gibi kesildi.
Müziklerimiz de değişti Ahmet Kaya ile virlikte protest müzikle tanıştık.
" Firarilerin uzmanı olmuşum, bütün istasyonlarda afişim durur, beni bir çocuk bile vurur... Dibine vurmuş gecelerden geldim, yalanım yok. Bir cebimde küfür, bir cebimde çocuklara şekerle yaşadım. Hepinizin gurbetindeyim şimdi"
O yıllarda bizim sanatçılarımız da beste yapmaya başladılar.
Sezen Aksu patladı!
Ardından Nilüfer, Zerrin Özer, Erol Evgin...
Gençler batı müziğini daha çok dinliyor, orta yaş ve üzeri ise alışkın oldukları türkü ve şarkılarla gönüllerini hoş tutmaya devam ediyordu.
Hergün biraz daha arttı müziğimizin kalitesi daha bir modern olduk. Elbette dış görünüşümüzle de neredeyse aradaki farkı kapattık.
Evet, her ne kadar bizi kabul etmeseler de onlar da bizden bişeyler almaya başladılar ve bizim bestelerimizi hem de Türkçe seslendirdiler.
"Seni gidi fındık kiran
Yilani deliğinde çikaraaann
Kaderim püsküllü belammm
Yakalarsammm..."
Tarkan'ımız, Sertap'ımız' Hadise'mizle biz de onların müzik listelerinde boy göstermeye başladık.
Değiştik, adeta geçmişimizle bağlarımızı kopardık...
Değişmeyen Yurdum insanı ise hala o türkülerimizi terennüm ediyor.
" Dost dost diye
nicesine sarıldım
Benim sadık yarim
Kara topraktır"
"Cahildim dünyanın rengine kandım
Hayale aldandım boşuna yandım
Seni ilelebet benimsin sandım
Ölürüm sevdiğim zehirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin"
Müzik!
Yalnızca ruhun gidası mı?
Hayır!
Toplumları istediği mecraya yönlendiren bir komutan!
Bir toplumun ruhsal durumunu şekillendiren bir olgu!
Bir insanı ya da toplumları çözmek isterseniz; dinlediği müziğe bakın!
Yani dostlar "MÜZİK" deyip geçmeyin; dinlediğiniz bir şarkı sizin karakterinizi, ruh halinizi anında deşifre eder ve insanlar bazen bunu size karşı koz olarak kullanabilir.
Saygılarımla
Sebahat Karagöz