Deneme Bonusu Veren Siteler
Habere Tanık Rize Haberleri, Sondakika Rize haberleri,
HV
13 MAYIS Salı 03:09

23- Profesör

Selen KARAGÖZ
Selen KARAGÖZ
Giriş Tarihi : 27-04-2025 16:08

''Aranızda ilkokul öğretmeninin adını hatırlayan var mı?'' diye sordu profesör:

Hayati elini kaldırarak heyecanla söz aldı:

- Gökçe'n ALBAYRAK

İlkokul öğretmenlerinin adlarını söyleyen tüm öğrencilerin yüzlerine bir gülümseme yerleşiyordu. Acı tatlı anılar geçiyordu akıllarından, okuma yazma öğrendiği için yakasına kırmızı kurdela takılan öğrenci; bu mutlu haberi vermek için koşa koşa evine gidiyordur. Bir başkası okulun ilk günü heyecandan beyaz yakasını evde unutmuş, öğretmeni fark etmesin diye törende arkadaşının arkasına saklanıyordur. Parasızlıktan forma alamayıp okula sivil kıyafetle gelen o çocuk ise kimbilir nasıl endişeliydi, nöbetçi öğretmen tarafından derse alınmayıp eve geri döndürülmekten. Herkesin kafasında farklı hatıralar olsa da yüzlerine yerleşen gülümseme aynıydı. Kimse ilkokul öğretmeninin adını unutmamıştı. En saf, en temiz anılar olarak kazınmıştı yüreklerine, haylazlık edip okul sıralarının üzerine kazınan isimler gibi, iz bırakmıştı.
Öğrenciler dikkat kesilmiş kalın çerçeveli gözlüklerinin üstünden bakan, kır saçlı, hafif sakallı, oldukça rahat tavırlarıyla  dikkat çeken bu profesörü merakla dinliyorlardı. Kısa boyu ile  koca kürsünün arkasında duruyordu. Üzerindeki lacivert takımı, kırmızı kıravat ve aynı renk mendille tamamlamıştı. Bu ilk derste Profesör öğrencilerine yeni bir soru yöneltti:

- Gençler, öğrenim hayatınız boyunca en başarılı olduğunuz dersin ve en sevdiğiniz öğretmenizin adını öğrenebilir miyim?

Öğrencilerin çoğu bu soruyu edebiyat dersi diye cevapladılar. En sevdikleri öğretmenleri ise edebiyat öğretmenleri idi. Profesör aldığı cevaplar sonrasında konuşmasına devam etti.

- Hepiniz on iki yıl boyunca türlü dersler aldınız. Farklı coğrafyalardan Erzurum'a gelerek Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencileri oldunuz. Sizleri buraya getiren şey edebiyata olan ilginiz ve bu ilgiyi besleyip büyüten öğretmenlerinizdir. Sizleri bir cevher gibi işlediler. İçinizdeki potansiyeli ortaya çıkardılar. Mevlana hazretlerinin buyurduğu gibi :
''Ehline denk gelmeyen her şey ziyan olur; can da inci mercan da.'' Sizler kıymet bilen öğretmenlerin elinde işlenerek birer cevher haline geldiniz. Buradan mezun olup mesleğinizi ifa etmeye başladığınızda unutmamanızı istediğim yegane ders, işte budur. Öğrencilerinize en başta kendinizi ve dersinizi sevdirin. 
Öğrencilerin bazıları kendisini dersten soyutlamış görünüyordu. Artık üniversite öğrencisi olmanın verdiği özgüvenle çok şeyi bildiklerini düşünen bazı öğrenciler dersi sıkıcı buluyor ve bir an önce dersin bitmesini bekliyorlardı. Profesör yılların verdiği tecrübesi ile konuşmasına devam etti: 

- Üniversiteye yeni başlayan öğrenciler, ilk derste kendilerini profesör gibi hissederler. Hemen her şeyi bildiklerini düşünürler. İkinci yıllarında ise doçent ünvanı taşır. Bilmediklerinin bildiklerinden çok daha fazla olduğunu kabul ederler. Üçüncü sınıfta öğretim görevlisi ve ancak son sınıfa geldiklerinde henüz öğrenci olduklarını idrak ederler. Bu da üniversite hayatınızın sizlere vereceği ikinci en büyük ders olacaktır.

Profesör anlattıkça öğrencilerin oturuşu değişiyor, zihinlerini okuyan bu bilge hocaya karşı saygı ve hayranlıkları da artıyordu. Öğrencilerden biri bu samimi sohbet ortamından cesaret alıp söz aldı:

- Sayın Profesör, adım Mine Küçük. Osmanlıca okumak ve öğrenmek diğer derslerden daha zormuş. Acaba Osmanlıca'yı öğrenebilecek miyiz? Benim durumumda olan arkadaşlara ne tavsiye edersiniz?

Profesör gözlüğünün üstünden bakarak öğrencilerin hepsiyle göz göze geldi. Bu sorunun cevabı hepsini ilgilendiriyordu. Çoğunun aklında olup sormaya cesaret edemedikleri o soruyu sormuştu Mine. Profesörün cevabı ise oldukça manidardı:

- Elbette Mine. Elbette üniversiteden mezun olduğunuzda Osmanlıca'yı da en iyi şekilde öğrenmiş olacaksınız. Bu konuda hiçbirinizin  şüphesi olmasın.

Zil sesiyle beraber Profesör tek bir kelime dahi etmedi. Kürsünün üzerinde duran kitapları toplayıp evrak çantasını kapattı. Hızlı adımlarla sınıftan çıkarken öğrenciler kapıyı ardına kadar açmış, önce profesörün geçmesi için kenarda bekliyorlardı.
Devam edecek..

Kar Sıcaktı/Selen Karagöz

YORUMLAR
Selen Karagöz 1 hafta önce
Hayati Kalın, yorumunuz için teşekkür ederim. Türkçe’nin güzelliği tartışılamaz

elbette .
Selen Karagöz 1 hafta önce
Serap AKSU, teşekkür ederim. Güzel anılar..
Serap AKSU 1 hafta önce
Her ne kadar yaşlanmış olsak ta hayatımızda Üniversite geçmişimiz beynimizde hep sıcak kalır. Hikayenizi okudukça Atatürk Üniversitesindeki yaşadıklarım, o Üniversite yurdunda Caminin yanındaki arka kapıdan arkadaşlarımızı yurda kaçak sokmamız aklıma geldi...
Hayati Kalın 1 hafta önce
Bir dil bir insandır sözünü her ne kadar atalarımız söylemiş olsa da öncelikle melez bir lisan olan Osmanlıca değil, öz Türkçemizi öğrenmek bence daha iyi olur diye düşünüyorum
Selen Karagöz 2 hafta önce
Adnan İstif, aynı zamanda naçizane şiir yazan biri olarak anlaşılmamaktan yanayım. Fakat hikayede sizler gibi her detayı fark edecek okuyucularımız iyi ki var.Saygılarımı sunuyorum.
Selen Karagöz 2 hafta önce
Filiz Köseoğlu Hanımefendi, çok teşekkür ederim. Nazik yorumlarınız için
Adnan İstif 2 hafta önce
Bu metin, hepimizin kalbinde iz bırakmış olan öğretmenlerimizi ve öğrenme yolculuğumuzun saf, temiz başlangıçlarını çok güzel hatırlatıyor. İlkokul öğretmenimizin adını hiç unutmamamız tesadüf değil; çünkü onlar sadece harfleri ve sayıları değil, aynı zamanda insan olmanın temel değerlerini de öğrettiler. Profesörün öğrencilerine verdiği öğütler ise sadece öğretmen adayları için değil, hayatın her alanında rehber olacak nitelikte. Sevgiyle ve sabırla verilen eğitimin kalıcı olduğu vurgusu çok kıymetliydi. Ayrıca, üniversite öğrenciliği sürecindeki farkındalık aşamalarını anlatan kısım, hem düşündürücü hem de gerçekçi. Mine'nin sorusu ve profesörün güven veren cevabı, öğrenmenin bir sabır ve emek işi olduğunu yeniden hatırlattı. Hem nostaljik hem öğretici bir metindi; kaleme alanın emeğine sağlık
Filiz KÖSEOĞLU 2 hafta önce
Bu sitenin sürekli takipçisi olduğum halde ilk kez yazarları okumaya başladım. Bu yazını okuduktan sonra geride kalan bütün hikayelerini de okudum, akıcı bir üslübünüz var. Türkçeyi güzel kullanıyorsunuz. Anlatılan yerleri öyle bir anlatıyorsunuz ki okuyan bir anda kendini orada buluyor
Selen Karagöz 2 hafta önce
Kaptan Cousteau, teşekkür ederim.
Kaptan Cousteau 2 hafta önce
Ahh Atatürk Üniversitesi o duvarların dili olsa da onlarla dertleşebilsem, geçmişimizi konuşabilsek. Selam olsun o yıllara.. Aradan 23 yıl geçti geçen yıl gidip son sınıfta oturduğum sırada 1 saat oturup ağladım...