Her şeyin bir yolu yordamı vardır. Bir, işi yordamıyla yapmazsan yolsuzluk mu yapmış olursun? Hayır, bu kadar basit değil yolsuzluk. Bir işi yordamıyla yapmak başka, bir işte yolsuzluk yapmak bambaşka bir şeydir.
Hani bir din adamı yolsuzluk hırsızlık değildir demiş ya, doğru demiş, yolsuzluk hırsızlıktan çok daha ağır bir suçtur. Hırsızlık bir kişiyi ya da sadece bir kurumu ilgilendirdiği halde yolsuzluk bütün bir toplumu ilgilendirir. Bir hırsız bir mal çalarsa sadece o malın sahibine zarar verir, oysa yolsuzluk yapan kişi tüm toplumun hırsızıdır. Evet, yani o da bir hırsızdır, ama çok daha ağır suçlu bir hırsızdır.
Halk arasında yolsuz kelimesinden türetilmiş birçok tamlama vardır. Örneğin “yolsuz kalmak”, “yolunu bulmak”, yolsuz ya da yollu kadın” gibi.
Kişi parasız kalınca, cebinde harçlığı olmadığında kullanılan bir tabirdir “yolsuz kalmak”. İçinden çıkılamayacak bir zorluğu aşmak için kullanılır “bir yolunu bulmak”. Elbette bu tabirler amacını aşan anlamlarda da kullanılır. Örneğin avantadan gelen paraların gelmemesi durumunda “bu günlerde yolsuz kaldık” dendiği gibi. Yanlış yollarla haksız bir kazanç elde etmek için “yolumu buldum” dendiği gibi.
Bir de “yollu ya da yolsuz kadın” söylemi var toplumumuzda. Kadının ahlaksız olduğu, cinsel birliktelikte sınır tanımadığı, cinselliğini ya zevk için ya da para için kullandığı, yani bilinin anlatımıyla fahişe olduğu anlatılır bu söylemle. Kötü, çok kötü bir söylem, çok aşağılayıcı bir tanım kadın için.
Bütün bunlar sağlıklı, ahlaklı bir toplumda istenmeyen, sevilmeyen, kınanan, yerilen, hatta nefret edilen durumlardır. Hele “yolsuz kadın” kavramı tiksinti verici bir kavramdır.
Ne var ki, yolsuzluk yapan bir insan bunların hepsinden hatta yolsuz kadından da daha aşağılık bir durumdadır. Zira yolsuz kadın bir kişiyi ya da bir aileyi aldatır, oysa yolsuzluk yapan bir toplumun tamamını aldatmış olur.
Evet,yolsuzluk yapan bir insan yollu bir kadından daha iğrençtir.
Nokta.