Kuran’ı Kerimde denildiği gibi…”Allah Adildir… Ve Adil Olanları Sever.” İşte bu denenle Milli Görüş Davasının lideri olan merhum Necmettin Erbakan tüm yaşamı boyunca “Adil Düzeni” savunmuştur. Hayatının anlatıldığı…”DAVAM” isimli kitabının ön sözünde yer aldığı gibi…”Ne Yaptıysam, Allah Rızasını Kazanmak İçin Yaptım.” İfadeleri Erbakan’ın “Adil Düzene” ne denli önem verdiğinin en büyük delilidir. Peki, Erbakan sonrasında önce ikiye, sonra üçe ayrılan ve yaptıklarının “Adil Düzenle” zerre kadar bağdaşmaması üzerine ilk fırsatta Milli Görüş gömleğini çıkaran… Fakat siyasi kaymağını her fırsatta yemeye çalışanların acaba hangisi gerçek anlamda Milli Görüşçü? Üzülerek ifade etmek istiyorum ki… Milli Görüş Davasının ceremesini merhum Erbakan çekerken… Sefasını ise şuan “Adil Düzen” anlayışıyla uzaktan yakından bağdaşmayan talancı siyasiler sürmekteler. Merhum Erbakan döneminde zengin olan tekbir siyasetçi ve yandaş göremezsiniz. Kayıp trilyon davası adı altında paraları iç edenler… Emperyalist güçlerin gözüne girebilmek adına, ilk fırsatta Milli Görüş gömleğini çıkardıklarını ifade etmişlerdir. Kaldı ki paranın başındaki asil isim yargılanmazken… Nedense fatura yine merhum Erbakan’a kesilmiştir.
Necmettin Erbakan’ı bu topluma inanılmaz yanlış tanıttılar. Gurur duydukları “Devrim Otomobilinin” mühendisinin Erbakan olduğunu söyleyemediler. Çünkü onlara göre Erbakan, gericiydi… İrticacıydı. Oysaki cemaat yapılanmalarına karşı tavrını olumsuz anlamda ortaya en net koyan Erbakan’dı.Bursa’da tutuklandığı zaman…Bir gazetecinin kendisine;
-Hocam neden tutuklandınız?
Sorusuna: “Evladım bu ülkede şeftali yerine motor üretirsen, tabiî ki tutuklanırsın.” İfadeleri merhum Erbakan’ın hayatının kısa bir özetiydi aslında. Dedim yaa bu davanın cefasını Erbakan… Sefasını ise menfaat uğrunda o gömleği çıkaranlar sürdü. Çünkü hem “Adil Düzen” hem de “Haram” bir arada olmuyordu. Bakınız merhum Erbakan isteseydi, Almanya’da bir bilim adamı olarak Alman Devletinin sağlayacağı imkânlarla bir sefa hayatı sürebilirdi. Leopar tanklarının yakıt ateşleme sisteminin patentine sahip olan Erbakan’ın paraya ihtiyacı yoktu. Çünkü üretilen her tanktan ciddi bir telif hakkı bedeli Alman devleti tarafından kendisine ödeniyordu. Hem Alman devletinden hem de Almanya’daki birçok özel otomobil fabrikasından çok ciddi teklifler almasına rağmen; onun en büyük hayali… Türkiye Cumhuriyeti Devletinde, yerli ve milli bir motor üretmekti. İşte bu amaçla Almanya’dan Türkiye’ye kesin dönüş yaparak “Gümüş Motor Fabrikasını” kurdu. Sonrası bu yazıda anlatmakla bitmez, Gümüş Motoru ayrı bir yazımızda ele alırız inşallah!
Gelelim, Milli Görüşün siyasi ayağına… Ortada bir dava… Lakin iki parti var. Bir tarafta Erbakan’ın mirası olarak gösterilen ve genel başkanlığını Temel Karamollaoğlu’nun yaptığı “Sadet Partisi”, diğer tarafta ise Milli Görüş Davasının menzilinden çıkarıldığı iddia edildiği için merhum Erbakan’ın oğlu olan Muhammet Ali Fatih Erbakan tarafından kurulmuş olan “Yeniden Refah Partisi”. Sadet Partisi altılı masanın bir üyesi olarak Millet İttifakına katılırken, Yeniden Refah Partisi ise ittifaklara kapıyı kapatarak 14 Mayıs 2023 tarihindeki seçimlere tek başına gireceğini ilan etmiştir. Cumhur İttifakının yaşanılan oy kayıpları sonrasında Hür Dava Partisinin katılımıyla genişletmeye çalıştığı ittifakta şüphesiz ki tarafına katmak isteyeceği en önemli parti Yeniden Refah Partisidir. Lakin Erbakan’ın Milli Görüşçüleri uyarmak için sıklıkla kullandığı; “Sakın haa davanızdan “U” dönüşü yapmayın sözleri…” Umarım Fatih Erbakan’ın kulaklarında hala çınlıyordur. Siyasi bir deyimle, batmakta olan bir gemiye binerseniz… Yirmi yıllık adilsiz bir düzenin faturasını size kestirerek, o gemiyle beraber sizde batarsınız. Bakınız şunu çok net ifade etmek istiyorum ki…2028 yılında kadar şuanda iktidar olan parti bir çözülme sürecinde olacaktır.İşte bu çözülme sonucunda muhafazakâr seçmenin oylarını kim kendi partisinde toplamayı başarırsa; o parti Milli Görüş Davasının ister istemez yeni temsilcisi olacaktır. Yeniden Refah Partisiyle alakalı yakın zamanda kaleme almış olduğum yazı, aldığım haberlere göre Sayın Mehmet Akif Zerdeci tarafından dikkate alınarak parti çalışmalarına ciddi bir hız verildiği bilgisine ulaştım. Aynı şeklide siyasi tecrübesi tartışılmaz olan Saadet Partisi Rize İl Başkanı Muhammet Kaçar’ın özellikle gereçlerle yürütmekte olduğu birebir görüşmelere dayalı siyasi çalışmaları da yakından takip ediyorum. Milli Görüş demek… Adil Düzenin sağlanması için… Asla Pes Etmemektir. Sayın başkanlar oturarak “Milli Görüşçü” olunmayacağını sizler benden çok daha iyi biliyorsunuzdur. Bu davanın bayrağını kim eline almak istiyorsa asla pes etmeden çalışması gerektiğini bilmelidir.
