Bay M, teknik üniversitede okurken ilişkili olduğum vakıflardan birinden aldığı bursla okulunu tamamlar. Bitirme derecesi iyi olunca Amerika’dan aldığı davetle ihtisasını yapar, akademik çalışmalara katılır. Konusunda otorite seviyesine gelmişken ailevi nedenlerle Türkiye’ye dönünce kendisine vakıf üzerinden burs veren iş insanı şirketinde çalışmasını ister. Sektör uygundur ama Amerika’da iken o iş insanı hakkında çok da hoş olmayan bilgilere vakıf olmuştur. Beraber çalışma teklifini kabul etmeyince de iş adamının etkili çevre gücü sayesinde ne nankörlüğü kalır ne de insanlığı.
Vakıftan tanışıyorduk bana hikayesini açtığında tercihini doğrulayacak tarzda yorum yapmıştım kendisine. Takriben bir yıl sonra Allahaısmarladık demek için aradı. Burs vereninin beraber çalışma teklifini reddetmesi nedeniyle vatanında iş edinemeyince tekrar yurt dışına dönüyordu.
Son iki gündür cadı kazanına dönen ülkem siyasi gündemini tartıştığım bir değerli abim “Sayın Akşener’in Sayın Kılıçdaroğlu’na vefa borcu olduğunu, masada kalmaya devam etmesinin daha doğru olacağını” söylemesi üzerine yukarıda paylaştığım anekdot aklıma geldi.
Yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek için küçük bir ek yapayım. Akşener’in masadan uzaklaşmasının temelinde karanlık bir durum yok. Burada temel sorun partiler arası ilkesel farklılıklar ve beklentilerdir.
Gelelim konuya…
Tüm hafta sonu deprem afetini bütünüyle gölgeleyecek tarzda Cumhur İttifakına karşı CHP ve İYİ Partinin önderliğinde 6 partinin bir araya gelip oluşturdukları ittifaktaki iç deprem ülke gündemimiz oldu. Seçim sürecindeki tüm dengeler alt üst oldu.
2 Mart Perşembe Günü 6 lider Saadet Partisinin ev sahipliğinde bilmem kaçıncı kez bir araya geldi. 22.30 gibi toplantı sona erdiğinde imzalanmış dili muğlak ortak bir metin paylaşılmıştı, çıkışta da Akşener'in yüzünde keyifsizlik net hissediliyordu. Belli ki ilk kez 6 lı masanın toplantısı gergin geçmişti. Nitekim gece boyunca partisinin mensuplarının Twitterleri krizin ilk emarelerini ortaya koymaya başlamıştı.
Ertesi gün İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in hemen hemen herkesin bir şekilde içeriğine vakıf olduğu zehir zemberek açıklamasını dinledik. Sonrasında ortalık karıştı, Cumhur İttifakı üyeleri keyiflerinden dört köşe olurken tüm yandaş medya unsurları ile Akşener’ı hırpalamaya başladılar, buna CHP üyeleri de dahil olunca kaotik bir ortam oluştu.
MERAL AKŞENER NEDEN GÜNAH KEÇİSİ YAPILIYOR
Meral Akşener, muhaliflerin önüne günah keçisi olarak atıldı ama gerçek öyle miydi veyahut bu noktaya neden, nasıl gelinmişti!
Masadan kim kalktı, kim kaldırıldı, nasıl kalktı, neden kalkıldı yoksa masadan kapı mi gösterildi veyahut masayı kim dağıttı sorularına cevap aramaya bile gerek görülmedi ilk gün.
Sorulardan sonuncusu ile başlayalım. Ortada dağılan bir şey yok; masa dışarı atılan İYİ Parti geri dönmese bile yerine HDP ve diğer küsur partiler alınarak devam edecek besbelli. Zira Sayın Kılıçdaroğlu, daha krizin ilk dakikalarında, “Sorun yok, masa genişleyerek devam edecektir” minvalinde ki ekranlara yansıyan konuşması ile bunu teyit etti.
Belli ki Kılıçdaroğlu, seçilebilmede anahtar konumunda gördüğü HDP ile bir masada oturmayacak olan İYİ Partinin içinde bulunulan konjonktürde bile Cumhur İttifakına karşı duruşunun değişmeyeceğini öngörüp bu kadar kararlı olmuştu. Bu nedenle de hedeflediği sonucu sekteye düşürmemek adına CHP seçmeninin İYİ Partiye karşı homurtuların tavan yaptığı ortamda kurmaylarına asla kırıcı laf edilmemesini tembihliyor. Dahası ikinci turun anahtarı da artık İYİ Partide!
MASANIN İŞLEVİ KK NUN ADAYLIĞINI ONAYLAMAK Mİ!
Basına yansıyan, çok sayıda yorumcunun da detaylı yazdığı, konuştuğu üzere SP nin ev sahipliğindeki toplantının daha ilk anlarında Sayın Kılıçdaroğlu’nun önceden kendi lehine düzeneği hazırladığı, yol arkadaşlığı konusunda aralarında var olan ve aylardır yurdum insanına umut saçan protokolün dışına çıktığı anlaşılıyor.
İçerdeki bu diyaloglar daha ilk akşam kulis bilgisi olarak sızmıştı, bugünde Akşener gazeteci Candaş Tolga Işık'a aynı bilgileri bizzat paylaştı. Diyor ki,
“Son toplantıya kadar hiçbir şekilde Kemal Bey ya da başkasının ismi cumhurbaşkanı adayı olarak konuşulmamıştı. O gün masaya oturduk. Baktım ki benim dışımdaki herkesle Sayın Kılıçdaroğlu'nun adaylığı görüşülmüş, anlaşılmış. Bana söz gelince ' Neden sadece Kemal Bey’in ismini konuşuyoruz, anketlerde Yavaş ve İmamoğlu çıkıyor. Ama isterseniz seçeceğimiz 6 farklı anket firmasının yapacağı bir kamuoyu araştırmasının sonucuna göre hareket edelim' dedim. Kılıçdaroğlu önerimi kabul etmedi, hiddetlenip ayağa kalktı. Kendi adaylığının bugün ortak bir yazılı açıklamayla duyurulmasını talep etti. Ben de partime sormadan böyle bir karar veremem dedim. ‘Siz imzalamayın o zaman biz imzalarız duyururuz’ deyince ben masadan kalkayım o halde dedim. O da ‘siz bilirsiniz’ dedi. Ali ve Ahmet Bey tansiyonu düşürmek için araya girdi. Ve aday isminde değil ama adaylık konusunda bir mutabakata varıldığına dair bir metne imza atıldı.”
Kılıçdaroğlu’nun şoke edecek davranışına rağmen yola çıkılma nedenini göz önünde bulundurarak salonu terk etmiyor, kalkmıyor Akşener. Ancak kalkmaya zorlandığı, tahrik edildiği çok net ve aşikar olmasına rağmen bugün CHP’lilerce yoğun bir şekilde eleştiriliyor. Oysa Meral Akşener sadece masanın kendi inisiyatifinin dışında dağıldığını ya da masada devam edemeyeceklerini -önceki sözleri ile tutarlı olacak şekilde - ilan etmekle yetindi. Ayrıca masa İYİ Partisiz (muhtemelen) devam ediyor.
GENEL BAŞKANLAR ADAY OLMAYACAKTI!
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bir partinin genel başkanı asla cumhurbaşkanı adayı olmamalı” dedikten sonra gerekçelerini de saydığı video Google da, sosyal medyada dönüp duruyor. (https://twitter.com/odatv/status/1632022429978509312?t=CLZGbXLBkPtGtBZpSdHIRA&s=08) Dahası Sayın Ahmet Davutoğlu’nun “altılı masada bütün kararlar oybirliğiyle alınacak, bir kişi bile itiraz etse masa dağılır” sözünü de Kılıçdaroğlu’nun teyit ettiğini de biliyoruz.
Akşener kamuoyuna aylardır yaptığı tüm açıklamalarda açık ve seçik bir şekilde Kılıçdaroğlu’nun dahası masanın noterlik müessesi olmadığını, dayatılan hiçbir ismin adaylığına onay verilmeyeceğini defalarca ima ederken Kılıçdaroğlu’da hemen her konuşmasında “ben adayım” vurgusunu hissettiriyordu.
Bu açıdan Sayın Akşener’de kusurludur, tüm kamuoyu Kılıçdaroğlu’nun siyasi ihtirası ve egosuyla aday olmayı ne kadar çok istediğinin farkındayken son toplantıya kadar aday belirleme işi kalmamalıydı!
Akşener’in bu noktada hem aday isminin erken açıklanmasının stratejik olarak doğru olmayacağına inandığı hem de Kılıçdaroğlu’nun eninde sonunda sağduyusu ile hareket edeceğine ve tarihi bir seçimi kaybetmeyi göze alamayacağı ve adını asla masaya getirmeyeceğine kanaat getirdiği ifade edildi.
Ama belli ki yenilen pehlivan doymazmış misali Kılıçdaroğlu kamuoyu yoklamalarında kendisinden daha iyi durumda olan iki belediye başkanının potansiyelini kendine tehdit olarak görüp CHP genel başkanlığının da sorgulanacağı endişesiyle onları aday göstermek istemedi, Akşener’in kamuoyu araştırması teklifine de bu nedenle şiddetle karşı çıktı diyenler çok. Üstüne üstlük AK Parti Genel Başkanının da ilk kez bu denli zayıf düşmesini de avantaj olarak görüp “ille de ben, ille de ben” demesini de pek yadırgamayanlarda var.
Geçmişte Deniz Baykal nasıl ki Erdoğan’la kol kola girip siyasette onun yolunu açmışsa bu günde Kılıçdaroğlu için ihtirası ve koltuk sevdasına ülkeyi karanlığa sürüklüyor diyenler var. Nitekim bu ihtirasının sonucunda da bir yılı aşkın süredir muhalefetin umudu olma konusunda irade gösterdikleri masa seçime 70 gün kala tarumar oldu.
Demek ki çok da kıymeti yokmuş masanın. Öyle ya MAK Araştırma Şirketi sahibine krizli toplantıdan bir gün önce beraber çektirdikleri fotoğrafı Cumhurbaşkanı Adayı olarak paylaşabilirsin diyebilen KK için partisinden bir vekilin dediği gibi masa da adaylığını kabul ettirmek içindi!
Yarın yeni hafta… İnanıyorum ki bu hafta çok farklı senaryoları, İnce alternatifleri konuşuyor olacağız.