O kadar çok bilinmezi olan bir konu ki; işverenin asgari ücretine zam göreceli yüksek, çok altında olduğu enflasyonun karşısında üç ayda eriyecek, işveren kamunun teşviği – desteği olmadan bu rakamı ödeyebilmede endişeli, en dertlisi de sahipsiz emekli, bir de orta ücretliler!
2023 yılında geçerli olacak asgari ücret yüzde 54,66'lık zam oranıyla (Vergiler yüzde 100 artmış, yeniden değerlendirilme oranlarını yüzde 122’ye çıkarılmışken) brüt 10 bin 8 lira, net olarak da 8.506 TL oldu. Genelde piyasanın kabul edilir, beklediği seviye olarak gördüğü bir rakam. İlgililerin beyanlarının, iddialarının aksine enflasyonun durmadığı, hatta artış ivmesinde düşme dahi görülmediği bir pazarda asgari ücrete gelen bu zammın daha uygulanmasına başlamadan enflasyonu körükleyeceği beklentisi de yaygın kanaat. Bu da sihirli bir durum olmasa bahara kalmadan eriyebileceği anlamını taşıyor.
Genelde işveren endişeli ama 6 ay öncesi, Temmuz’da yapılan % 30’luk ara zam da göreceli iyi idi ama reel enflasyonun açıklanandan da çok yüksek olması ve de çalışanlar açısından alım gücüne paralelliği kalmadığından bir çok işverenin iş görenine asgari ücret üzeri ödeme yaptığını da biliyorum.
Bu kez öyle olması bir yana iş çevrelerinde bir çok açıdan kafalar çok karışık; tabiri caizse iş dünyası önünü göremiyor!
ASGARİ ÜCRETİN TARAFLARI, MALİYETİ
Konu o kadar kapsamlı ki, bazı detaylarına yazıda yerimin kalmayacağını belirterek konuyu daha iyi kavratabilmek adına önce Asgari Ücretin çalışan ve işveren açısından son iki döneme ait rakamlarını tabloda paylaşacağım.
Asgari ücretin bir görünen yüzü bir de saklı yüzü vardır; işçinin eline geçen net asgari ücret çoğu zaman konuşulurken, bunun işverene maliyeti göz ardı edilir.
Eğer devlet sigorta ve vergiler hususunda başka bir düzenleme yapmayacaksa 8.506 TL asgari ücretin işverene maliyeti 11.759 TL olacak. Bu da işverenin iş görenine ödeyeceği 8.506 TL ücretin haricinde % 27,6 sına tekabül eden 3.252 TL ‘de iş göreni adına devlete ödeme yapması demek. Ayrıca bu maliyete yemek ve olabilecek farklı sosyal desteklerinde ekleneceğini dikkate aldığımızda işverenlerin külfetinin boyutunu kavramış oluruz.
Yanı madalyonun bir de esnafından tüccarına, sanayicisine, KOBİ’sine işvereni ilgilendiren diğer tarafı var. Ortalama kiraların 2002’de 8-10 bin TL olduğu İstanbul’da 2023’de “8.506 TL maaşla emek sahibi nasıl yaşamını idame ettirebilecek” derken “işverenin danalarıyla 14 bin liraya dayanan bu ücreti nasıl ödeyebileceği” gerçeği ile de karşı karşıyayız! Pazarına, markasına güvenip ürün veya hizmetine zam yapabilenler (artan maliyetin fiyata yansıtılması dış güçlerin oyunu değil!) elbette enflasyonu daha da körükleyecek, ücretlinin sabit geliri ve aldığı zam birkaç ayda eriyecektir.
ENFLASYONİST ORTAMDA ALINAN ZAM 3 AYDA ERİR!
Sakın, sakın 8.506 TL’lik yeni asgari ücretin çalışan için çok iyi bir rakam, iyi bir artış diye düşündüğüm algısı çıkmasın. Her şeyden önce açlık sınırı 7.800 TL, bekar bir bireyin aylık yaşama maliyeti 10 bin 171 TL iken 8.506 TL’yi insanca yaşam için makul bulmak mümkün değildir.
4 kişilik hanelerin %43'ünde tek kişi, üçte birinde ancak 2 kişi çalışıyor. Yoksulluk sınırı olan 25 bin TL’de 2 kişinin geliriyle bir ailenin geçinemeyeceği anlamına geliyor. Özetle sürecek gibi gözüken aylık %3-4'lük enflasyonu da baz aldığımızda durumun taraflar açısından hiç de iç açıcı olmadığı görülüyor.
Görünen o ki tablo bir çok açıdan vahim!
BÇLGESEL ASGARİ ÜCRET UYGULAMASI
Net-brüt makası son yıllarda çalışanlar aleyhine çok bozuldu. Çalışanlar açısından vergi dilimlerinin daha gerçekçi, emekçiyi gözetecek şekilde düzenlemesi lazım. Nasıl Türkiye yatırım teşvikleri konusunda bölgelere ayrılmışsa, asgari ücretin de bölgesel belirlenmesinin gündeme alınmasını bir kez daha yazmak isterim. Belki Anadolu’da bir şehirde, kasabada 8.506 TL ile yaşanılabilir ama İstanbul ve diğer metropollerde bu mümkün değil! Aynı şekilde metropollerde işletme maliyetleri, kiraları yüksek olan işverenlerinde teşviklerle, sigorta prim ayarlamalarıyla desteklenmesi zaruret. Böyle bir uygulamaya geçilmesi zaruri ürün – hizmet fiyatı artışlarını da frenleyeceğinden enflasyon çarkının durmasına da katkı sağlayacaktır.
DÜNYANIN AKSİNE BİZDE TÜM ÇALIŞANLAR ASGARİ ÜCRETLİ!
Türkiye'deki asgari ücret anlayışı batı ülkelerinki ile örtüşmüyor. Onlarda asgari ücret çok sınırlı sayıda ki vasıfsız emek sahibine layık görülürken Türkiye'de ise en büyük toplu iş sözleşmesi anlamına geliyor, çünkü toplam çalışanların yüzde 50'ye yakını bu kapsamda değerlendiriliyor. Temizlik işçisi de, formeni de, şoförü de, satış memuru da hatta mühendisi de. Bu da işletmelerdeki aidiyet duygusunun kaybedilmesinde ki temel faktör olarak karşımıza çıkıyor.
Bir başka realitede emeklilerin, devlet memurlarının işvereni konumunda olan kamu otoritesinin bu kesimin rakamlarını belirlemede elinin çok çok daha sıkı olması! Emekliye, kamu çalışanına TUIK’in gerçeklikten çok uzak olduğunu sağır sultanın bile duyduğu, bildiği yıllık % 85 oranındaki enflasyon rakamına (enflasyonun kendisi değil, rakamı!) paralel bir asgari ücret artışının bile reva görülmeyeceği endişesini taşıyor insanlar. Zira son senelerde gözüken fotoğraf hep bu!
EMEKLİ VE ORTA ÜSCRETLİLER GİDEREK MAĞDURLAŞIYOR!
Önceleri asgari ücretin epeyce üzerinde olan ortalama emekli maaşlarının bile bugün asgari ücretin altına düşmesinin ne anlaşılır tarafı, ne de insanı boyutu vardır. Umuyoruz en azından özel işveren kesimi için reva gördüğü artış oranını sayın yönetenlerimiz işverenleri oldukları emekli kesimi için bu kez uygularlar!
Asgari ücret gerçeğinde bir başka acı konu, özel sektördeki asgari ücretin üstünde maaş alan orta ve üst maaş grubunda ki uzman, yönetici yanı vasıflı iş gücünün ücretinin belirlenmesinde yaşanan açmazdır.
Vasıflı, kıdemli insan kaynağının emeğinin, değerinin hakkınca takdir edilmesi maalesef son birkaç yıldır ipin ucu kaçtığından mümkün olamıyor. Çoğu işletmelerde aidiyet duygusunun da körelmesinde etken olan mavi ve beyaz yakalılarında asgari ücrete zorlanması pozisyonların fiyat aralıklarını asgari ücrete çok yaklaştırdı, makas iyice daraldı. Asgari ücretteki artış oranının memur ve emekli maaşlarında olduğu gibi bu kesimin ücretlerine de pratikte yansıtılması insanın motivasyonu ve iş yaşamının selameti için gereklidir ama özel müteşebbisin bu duruma yine birazda koşulları gereği kayıtsız kalacağı ortadadır. Yanı emek dünyasında en mutsuzların başında orta kademedekiler ve emekliler yer almaya devam edecek gibi gözüküyor!
Araya sıcak bir anekdot ekleyerek bitireyim.
MALİYET ARTARKEN ZAM YAPMAMAK SERMAYEYİ KEDİYE YÜKLEMEK OLSA DA
Yazıyı önceki gece yarısı bi çırpıda kaleme aldım, genelde yaptığım gibi piyasayı koklamak için demlenmeye bıraktığımda perakende gıda işi yapan saygın bir marka sahibi dostumun mekanında en güncelimiz olduğu için bu konuyu konuştuk. Masadakiler kaçınılmaz olarak maliyetler artacağından ürünlerinin fiyatlarını artıracaklarını belirtirken mekan sahibimiz ailece çok cesur bir karar aldıklarını enflasyonla mücadeleye destek için dayanabilecekleri kadar bir süre fiyat artışı yapmayacaklarını belirtti! İşveren dostumuz banka kökenli, hesap bilen biri. “Girdi ve üretim maliyetleri artarken raf fiyatını sabit tutmak sermayeyi kediye yüklemek anlamına gelmez mi dedim”. Aldığım cevap, “onu da hesap ettik, zam yapmadan devam edersek 2023’de yüzde 40 küçülmüş olacağız, bunu telafi edebilmek için de aynı mekanda, yeni personel almadan yeni bir ürün kanalını devreye alacağız. Ailece daha fazla çalışacağız, sabit giderleri artırmadan daha çok satmaya odaklanacağız” oldu.
Böylesi müteşebbislerimizde var, şapka çıkarıyorum.