Eskiden yiyecekleri kemirgenlerden korumak için üst kısmında saklayan, alt kısmını ise hayvanlar için hazırlanan otlarla dolduran ahşap serenderler, artık tarih olmaya başlamıştı. Dört direk üzerine kurulan ve direklerin kemirgenler tarafından tırmanılmasını önlemek amacıyla tekerleğe benzer yuvarlak ahşaplarla kesişen bu yapılar, aynı zamanda bir zenginlik göstergesiydi.
Recep Kurtoğlu, çürümeye yüz tutmuş bir serenderi satın alarak köylerinde kullanmayı planladı. Ancak serender köy arazisine sığmayınca farklı bir alana yerleştirmek zorunda kaldılar. Başlangıçta sadece aile ve arkadaşlar için çay içme amacıyla kullanılan serender, gelen yoğun talep üzerine otel odasına dönüştürüldü. Alt kısmı lavabo, salon ve mutfak, üst kısmı ise yatak odası olarak düzenlendi. Taleplerin artmasıyla birlikte Kurtoğlu ailesi, orijinal yapılarını bozmadan beş serenderi daha otel odasına çevirdi.
Recep Kurtoğlu, serenderlerin orijinalliğini korumaya özen gösterdiklerini belirterek, "Başta ticari amaçlı değildi, tamamen doğallığı bozmadan yapmaya çalıştık. Bu yapılar en az 150-200 yıllık. Eskiyi canlandırmak istedik," dedi.
Oğlu Burak Kurtoğlu ise, "Buranın en büyük özelliği tamamen doğal olması. Gelen misafirleri şehir hayatından uzaklaştırarak Rize hayatını yaşatıyoruz. Serenderler, eskiden yiyecekleri saklamak için kullanılıyordu. Şimdi ise doğal ve otantik bir konaklama deneyimi sunuyoruz," ifadelerini kullandı.
Serenderlerin tarihi ve kültürel önemine vurgu yapan Kaan Kurtoğlu, "Serenderler yaklaşık 150 yıllık. İçine girdiğinizde ahşabın kokusunu alıyorsunuz. Özellikle yağmurlu havalarda burada uyumak tarif edilemez bir duygu," şeklinde konuştu.
Kurtoğlu ailesi, Rize'nin çeşitli köylerinden serender evleri toplayarak otantik ve doğal bir konaklama deneyimi sunan bu projeyi hayata geçirdi. Misafirler, serenderlerde konaklayarak şehir hayatından uzaklaşıp, Rize'nin doğallığını ve tarihini yaşayabiliyor.